Temel Etik İlkesi – Yakınlık

Bu yazı dizimizde üzerinde duracağımız ikinci temel etik ilkesi, “yakınlık” kavramı üzerinedir.

Psikolojide “yakınlık” kavramı, birçok durumda insan davranışını açıklamada anahtar bir değişkendir. Yakınlık, birisine fiziksel olarak ne kadar yakın veya duygusal olarak ne kadar yakın olduğumuzu ifade eder. Yakınlıktaki farklılıklar çeşitli sonuçlara yol açabilir.

Yakınlığın ne olduğunu ve etkisini anlamamıza yardımcı olabilecek bir örnek, klasik tren problemidir. Tren probleminin tipik versiyonu, genellikle raylarda duran beş kişilik bir gruba çarpacak bir vagonun olduğu iki ayrı senaryoyu karşılaştırmaktadır. İlk senaryoda, beş kişilik bir grup yerine farklı bir yöndeki rayda duran bir kişiyi öldürecek ve vagonun yönünü değiştirmeyi sağlayan bir kolu çekerek vagonu yönlendirme seçeneğine sahipsiniz. İkinci senaryoda ise, böylesi bir kol düzeneği yoktur ve bunun yerine sizin bir kişiyi vagonun önüne fiziksel olarak itmeniz gerekir- böylece beşli grubu kurtarabilirsiniz- ama ittiğiniz kişiyi öldürürsünüz. Her iki eylem de benzer bir sonuca yol açıyor, fakat beynimizin bu farklı senaryoları işleme şekli ise tamamen farklıdır. Tren problemi birçok kez denek gruplarıyla test edilmiş ve incelenmiştir. Denek gruplarıyla yapılan testlerde, hemen her vakada neredeyse herkes bir kol vasıtasıyla vagonu diğer raya yönlendirmeyi tercih etmekte ve neredeyse tüm denekler bir kişiyi vagonun önüne bizzat itmeyi ret etmektedirler.

Esasında bu deney, insanların karar verme süreçlerinde yakınlığın önemini vurgulamaktadır. Bir eylem, fiziksel veya duygusal olarak kişiye ne kadar yakınsa, benzer ikilemleri çözmek için beynimizin “ahlaki” merkezine güvenmekteyiz. Bu, neredeyse herkesin birini doğrudan raylara itmemeyi tercih etmesi durumuyla temsil edilir. Tersine, bir eylem kişiye yakın değilse, yani eylem ve sonucu biraz bile uzaklaşırsa, ikilemi çözmek için beynimizin “mantığına” veya maliyet-fayda merkezine güvenmekteyiz. Bu, birini raylara itmekle neredeyse aynı sonuca götürmesine rağmen, hemen hemen herkesin kolu çekmeyi seçmesi durumuyla temsil edilir.

Psikolojik olarak konuşursak, yakın olduğumuz insanları ve günlük olarak daha fazla etkileşimde bulunduğumuz insanları, çok daha büyük bir kitlenin parçası olan tekil bir müşteriyle karşılaştırdığımızda, genellikle kandırmak çok daha zordur.  Buna göre, yakınlık kavramı esasında Fintek için de geçerlidir.

Fintek iş modellerinin büyük bir kısmı, bankasız veya az bankalı olan çok sayıda insana finansal erişimi hedeflemektedir. Aynı zamanda, sunulan finansal hizmetler ve teknolojiler dolayısıyla muhtemelen çok daha az insan etkileşimine ihtiyaç duyulacaktır, ki bu da daha az “yakınlık” anlamına gelir. Peki bu yakınlık azaldıkça, insanların birbirlerini daha fazla aldatmaya yöneleceği anlamına mı geliyor? Kim bilir, ama açık olan şu ki, yeni finansal yeniliklerin bizi birbirimizden daha fazla uzaklaştırmamasını beklememizdir.