Temel Etik İlkesi – Gizlilik (Mahremiyet)
Fintek Etiği hakkındaki yazı dizimizin beşinci ve son temel etik ilkesi gizlilik veya mahremiyettir.
Gizlilik kavramı; güven, yakınlık, hesap verebilirlik ve kültürel gecikme de dahil olmak üzere bu yazı dizisinde ele aldığımız tüm kavramların birleşimidir. Gizlilik, zamanımızın kilit konularından biridir ve daha derin düşünmeye başlamamız gereken bir kavramdır.
Bankacılık alanında geçmişte ABD’li banka Wells Fargo çok ciddi gizlilik ve veri ihlalleri yaşamıştı. Örneğin, 2017’de Wells Fargo yanlışlıkla sosyal güvenlik numaraları ve kişisel finansal verileri de dahil olmak üzere en zengin 50.000 müşterisinin kişisel bilgilerini içeren 1.4 gigabayt dosyayı yanlışlıkla paylaşmıştı. Bu veri ihlali erişim açısından oldukça sınırlı etkili olmasına rağmen, veriler herkesin görebilmesi için internette paylaşılması halinde ne olacağını tahmin etmek hiç zor değil. Bu ve benzeri vakalar son yıllarda birçok banka ve finan kuruluşunda karşımıza çıkabiliyor.
Bu tür bir ihlalden özellikle kim sorumlu tutulmalıdır? Aslında cevaplaması şaşırtıcı derecede zor bir sorudur. Gizlilik hakkı ile ilgili sorular elbette yeni değildir, ancak akıllı telefonların, yüz tanıma yazılımlarının, makine öğreniminin ve diğer Fintek yeniliklerinin ortaya çıkmasıyla, geleneksel anlamda gizlilik hakkımız da hızla azalmaktadır. Örneğin, insanlar akıllı telefon donanımları tarafından takip edilme olasılığı konusunda giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Diğer yandan, birçok yaygın uygulama özel kişisel bilgilerimizi ihlal ediyor veya hatta aktif olarak kötüye kullanıyor. Diğer bir örnek, Facebook son birkaç yıldır gizlilikle ilgili kaygılar nedeniyle eleştiriliyor. Dünyanın en aktif olarak kullanılan sosyal medya platformlarından biri olan Facebook, özel müşteri bilgilerinin birçok istenmeyen amaç için kullanılmasına izin vermekle suçlanıyor. Hatta platformlarının siyasi seçimleri gizlice etkilemesine izin vermekle suçlanıyorlar (Cambridge Analytica veri skandalı).
Ses tanıma ürünleri ve giyilebilir cihazlar gibi diğer yeni teknolojiler, insanları kimin dinlediğinden ve muhtemelen özel konuşmaları kaydetmesinden endişe etmemize sebep oluyor. Bir düşünün; çoğumuz günlük olarak, aslında gerçek yasal anlaşmalar olduğu gerçeğine karşı duyarsız kalara detaylı şart ve koşulları okumadan pek çok web sitesinde bize sunulan elektronik sözleşmeleri “Kabul Ediyorum” seçeneğine tıklayarak hızlıca geçiyoruz. Toplum olarak mahremiyeti ciddiye alacaksak, ahlaki ve yasal sonuçları pratik bir bağlamda ele almalıyız – ve hangi hakları verdiğimiz konusunda net olmak zorundayız.
Ticari sektörde gizlilik ve kârlılık ya da kamusal alanda güvenlik arasında bir denge kurmak giderek daha önemli bir sorundur. Ancak geleneksel anlamda mahremiyet yaşı zaten bitti mi? Sosyal medya ve akıllı telefonlar aracılığıyla o kadar çok veri bıraktık ki geri dönüş yok mu? Ve büyük miktarda veri gerektiren duyarlı yapay zeka yaratma yarışı kişisel gizliliğe göre öncelikli olmalı mı? Yine sorular sorular…
Bu sorular ve daha fazlasına ait yanıtları henüz çalışması süregelen bir yayında kapsamlı şekilde ve örneklerle paylaşmayı hedefliyorum. Umarım becerebilirim.
Sevgi ve sağlıcakla kalın…